25 Ocak 2012 Çarşamba

                            çöküş

                                          ‘’Biçimlerim  ve  ölümlerim
                                           sayılamayacak  kadardı.’’   J. L. Borges


                bir  hitler  dramıydı
                   içimdeki  yahudileri 
                   öldürüyordum  bir  bir 

                   ……..

                   günün  biri  başlattım  savaşı
                   korkusuzca  gözü  kara
                   saldırıyordum  tüm  varlığımla


                   ve  bir  şehri  işgal  ettim
                   tüm  kuvvetlerimle  hırsımla
                   dünya  beni  konuşuyordu


                   dünya  beni  konuşuyordu
                   ve  ben  gözü  kara 
                   saldırıyordum  tüm  varlığımla

                   ……..

                   çok  sevdiğim  okyanusal  bir  havada
                   şehrin  kalbine  dokundum
                   ve  titremeye  başladı  karşı  koyarak


o  an  ki  doğudan  bir  ses
çalındı  kulağıma  uğultulu
doğudan  bir  do  sesi  kapalı


kuvvetlerimle  varlığımla  bu  kez
yitiyordum  karşı  koyamadan
tüm  aczimle  dinlenmeden  durmadan


çekilmek  zorundaydım  şehirden
kuvvetlerimle  tüm  varlığımla
o  kapalı  do  sesinden

                  
                   kuvvetlerim  ve  tüm  varlığım  gibi
                   bir  de  beni  öldürdüler
                   yahudilerimi  özlüyordum  bir  bir

                   ……..

                   evet  beni  ben  öldürdüm
                   kendi  yahudilerim  gibi
                   şimdi  ise  utancımdan
                   mezarlıkta  ağlıyorum


                                                                           Mustafa  Barca
                  

20 Ocak 2012 Cuma

                                                              Ortak Nokta



                        Bana  bir  gün  ‘’İkimiz  de  çok  farklı  insanlarız  . Ortak  bir
                        noktamız  bile  yok. Anlaşabilecek  miyiz?’’  diye  sordu.
          
                       ‘’Neden  anlaşamayalım  ki?’’  dedim. ‘’ Sonuçta  ikimiz  de
                       ‘ insan ’ ız.’’


                                                           


                                              Küçürek  Hikayeler / Mustafa Barca

18 Ocak 2012 Çarşamba

Bedel...

Bedel


            Daha önce hiç bilmediğiniz, görmediğiniz bir yere gittiğiniz oldu mu? Her şeye iğreti kaldığınız her şeyin yabancısı olduğunuz bir dünyayı diyorum. Ordadır yalnızlığın, acziyetin en şiddetlisi ve yine ordadır mutluluğun güzelliğin en tatlısı. Neye göre kime göre; güzellik, mutluluk, iyi olan her şey diyorum bazen kendime. Sevgi nedir diyorum sevmek ne? Bilinenin dışına çıkmak istiyorum. Türlü sualler içinde boğuştuktan sonra yine kabullenme çıkmazına sürüklenmekten bıktım. Görünmeyen koca bir savaşın içindeyim sanki. Hiç müttefikim yok yalnız ben varım yalnız ben ve düşünceler. Sessiz sessiz yaklaşıyor rakipler. Muazzam bir savaş bu. Aslında kazananı kaybedeni belli olan bir savaş. Önemli ne kadar direnebildiğim ne kadar kendim kalabildiğim. Göğüs geriyorum. Arada olur diyorum bazen olur. Boş ver diyorum. Neye boş vermekse.
           Zoruna gidiyor insanın en ağrına dokunuyor. Sığınacak bir yer ararsınya dertleşecek. Şu zaman ki halime inanın bir el bulamıyorum. Dost gücenmesin ne olur. Beni zorlamasın bazı şeyleri görüyor ve inanıyorum ki böyle yapıyorum. Bana açıklayamayacağım sualler sormasınlar. Ben içimdeki mahkemenin kararlarına uyuyorum. Bu istek diğerlerine garip gelsin isterse alay konusu lakin benim doğrum bu eylemlerim bu yönde ötesi yok istemeyin ne olur. Koca bir denize tek başınalığımı ve bunun hiçbir zaman bozulmayacağını bilerek açıldım. Gideceğim billur yer belli ama ne bir haritam ne bir pusulam var, gidiyorum sadece gidiyorum.  Bedel mi evet ödedim ve ödüyorum. Arada olur diyorum bazen olur. Boşver diyorum. Neye boşvermekse, nasıl boşvereceksem ama belki…?  


                                                                                                         Ahmet Soyata

Gazel

Gazel


Hışımlı gözlerinden geldi temrenler üzerimize
Görenler acıyarak söylendi bu aşk da neyinize


Bedenden inlemeler yükseldi feryatlarla karışık
Leşker-i sevda konaklamaya başladı bu bedende


Sevgili başka alemlerde nasıldır diye soramayız
Cefası bağışlanmışken garibe nasıl gelsin söze


Aşkımızı feryada düzgün name inandık ki yokdur
Divane gönül çarpar çaresiz, hicranın dikenlerine


Hicranından nâr olmuş kalbimizde yanmaz katre-i umut
Konuşulur elbet efsane-i ahmed dilden dile sözden söze


                                                                                   Ahmet Soyata

16 Ocak 2012 Pazartesi

TRAMVAY

                                         TRAMVAY

                                                 -1-
 Ömer’i etkileyen şeyler arasında kitaplar, müzik aletleri ve güzel kadınlar vardı. Kadınlarda aradığı şeyler sadelik, genel kültür ve zarafetti. Bir kadını sıradanlıktan çıkaran şey konuşması, gülüşü ve giyimi olmalı; kadın güzelleşmek uğruna zarafetinden ödün vermemeliydi. Zaten yeryüzündeki güzelliğin en büyük temsilcisi kadın Ömer’e göre İstanbul’dan bile güzeldi.

                                                -2-
 O gün Elif ile selamlaşmaları her zamanki gibi vücut dili vasıtasıyla gerçekleşmedi, merhabalaştılar. Aralarında kısa bir sohbet geçti. “-Ne haber?-İyidir.” i aşmayan bu kısa konuşma Ömer’i çok heyecanlandırsa da Elif için önemsiz, hatta gereksiz bir andı. Elif’in herhangi bir temenniye dayanmayan sahte “Görüşürüz.” lafıyla biten bu konuşma günler boyunca Ömer’in zihnini meşgul etmiş; onu var olmayan diyalogları tasavvura kadar götürmüştü. O günden sonra Elif ile ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışmış, elinde gördüğü bir Cemal Süreya kitabı dışında bir bilgi alamamıştı.

                                                -3-
 Elif’i etkileyen şeyler arasında şiirler, kitaplar ve yakışıklı erkekler vardı.
                                                
                                               -4-
 Bir sonraki karşılaşmaları tramvayda oldu. Sohbetleri bir öncekinden iyi gitmiş, tanışık olmanın bir görev olarak sırtımıza yüklediği mecburiyet konuşması yerini iki tarafın da keyif aldığı bir mükâlemeye bırakmıştı. Birbirlerini iyi tanımayan insanların karşılıklı sustukları bir lahza olur. Geçen her saniyenin ehemmiyetini kat kat arttıran bu aralık her ikisini de rahatsız etmeye başladığında zihinleri kurulacak mantıklı bir cümle, açılacak güzel bir konu aramaya başladı. Bu durumda genellikle kurulabilecek en mantıksız cümle kurulur ancak Ömer’in sözleri farklı oldu. Belki de hayatında söylediği en mantıklı sözleri Cemal Süreya’dan cesaret alarak söyledi:

      "Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
       Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
       Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
       Sevişmek bir daha yürürlüğe giriyor
       Bütün kara parçalarında
                                                        Afrika dahil"    
                                                
                                                 -5-
 Elif’i etkileyen şeyler arasında şiirler, kitaplar ve yakışıklı erkekler vardı. Ömer yakışıksızdı.


                                                                                OĞUZ AYAYDIN

8 Ocak 2012 Pazar

                                                  Derinlik


              Bir  keresinde  bana  ‘’ derinlik  nedir? ’’  diye  sordu.

              Ben  de  kalemi  alarak  ona  bir  ‘ merdivenli  v ‘ çizdim.

              Ve  dibini  gösterdim :

              ‘’Al.’’  dedim. ‘’ İşte! derinlik budur. ’’





                                      Küçürek Hikayeler /  Mustafa Barca

2 Ocak 2012 Pazartesi

               Parmak  uçlarıma  sinmiş  rüya  iklimi
         Aklımın  kokusu  var  ellerimde
         Bir  palyaço  kurcalıyor  kalbimi
         Zamansız  uzayan  o  yer  nerde
         Parmak  uçlarıma  sinmiş  rüya  iklimi

         Issızlıkta  bir  akrep  sokar  beynimi
         Çığlıklar  gelir  boş  beşiklerden
         Kafeslerin  içindeki  kafeslerde  ararım  kendimi
         Ben  mi  sen  mi  yol  hangimizden
         Issızlıkta  bir  akrep  sokar  beynimi


                                                                            Abdüsselam  Katuç

1 Ocak 2012 Pazar

Zihin  Çukurları

Gözlerine  bakarak  seviştim
‘Başka  adamlar’ la.
Tutkulu  her  dokunuşta
Siyah  noktandan  içeri  aktım
Sana  bulaştım
Gözyaşları  boşaldım
Nur  topu  gibi  hüzünlerim  oldu
Hepsini  yuttum
Kusmalar  intiharıma  engel oldu
Ben  de  gittim
Daha  çok  ‘başka adamlar’ da
Kendimi  vurdum.

             
                                                   Gözde  Esin 
                                        paranoyak  şiir


                   sen  yine  az  söylemişsin
                   balkon  düşmanı  abim
                   az

                   bu  millete  aslında
                   pencere  de  fazla
                   kenarındaki  saksılarla  beraber

                   su  yollarından  yürüyorum
                   tıpkı  bir  yahudi  gibi
                   bu  yüzden



                   alın  size  bir  talihsiz  serüven  daha





                                            ‘’balkon’’ a  ithaf  /  mustafa  barca